Başımıza Gelecekler, Sessiz Kalırsak Eğer…
Erdoğan yeni bir siyaset
değil, ardında tam yüz yıl var.
Ve bu siyaset küresel
destekli…
Yani?
Yani Erdoğan siyaseti içimizdeki Truva Atı!
İster Erdoğan’ın müridi olduğu Tarikat’tan alın…
İster
adına Kürt isyanları denilmiş başkaldırılardan alın…
İsterseniz
bugünkü BOP, BİP ve Bizans’tan alın…
HEPSİ
AYNI KAPIYA ÇIKAR…
Eğer bu ülkede Erdoğan siyaseti
küresel siyasetin tam ve eksiksiz bir parçası ise, yarından tezi yok başımıza
gelecekler bellidir, izin verirsek eğer…
Öncelikle anayasa değiştirilecektir.
‘İleri demokrasi’ adı altında insanlarımız etnik ve dinsel farklılıklar temelinde ayrıştırılması sürecektir.
Bunda da hedef Alevi kökenli
kardeşlerimiz olacak, onlara sanki yeni haklar tanınıyormuş gibisinden
mezheplerine vurgu yapılmak suretiyle Tarikatın Sünni İslam çıkışı
güçlendirilecek ve bu şekilde bu siyaseti geri dönülemez bir biçimde kökleşmesi
sağlanacaktır. İşte buna teo-strateji diyorlar; insanların inanç biçimleri
üzerinde oynayarak bunu siyasi güce dönüştürmek…
Öte yanda…
PKK terör örgütü üzerinden Kürt kökenli
insanlarımızın tıpkı son yüzyıldır yapıldığı gibi Kürt kimliğine vurgu
yapılmaya devam edilecek; bu da Kürt sorununu çözmek için değil,
aslında bu coğrafyada yaşayan Ermeni, Rum, Nasturi, Keldani, Yezidi, Asuri gibi
dinsel ve mehsepsel farklıların öne çıkarılması sağlamak için yapılacaktır.
Bu
neye yolaçacak; Başkanlığa, Başkanlık altında yapılacak yeni düzenlemelerle bir
olan Türk Milletinin parça parça birbirinden koparılmasına…
Ama en önemlisi…
Türk ve Atatürk kavram ve değerlerinin
yozlaştırılması, anayasadan çıkarılarak Anadolu’daki Türk hakimiyetinin
silinmesi, unutturulmasına gidecektir bu iş…
Bu
çerçevede, sözde ‘İnsan
hakları’ adı altında Kürt
etnik kimliği üzerinden ülkemizin bir kısmında ayrı bir devlet yapısı ortaya
çıkacaktır ki, zaten KCK anayasası önceden hazırlanmış, fiilen de PKK terör
örgütü eliyle halen uygulanmaktadır.
Bu noktada amaç;
bölgedeki Ermeni çıkarları, onu takip eden diğer Nasturi, Keldani, Asuri gibi
küçük grupların çıkarlarını Kürt kimliği altında örtülemek olacaktır.
Dahası…
‘Dinlerarası
diyalog’ adı altında Anadolu’nun kapıları Haçlı
misyonerliğine açılacaktır. Bunu Anadolu yaşayan Müslümanların
Hıristiyanlaştırılmasına kadar sürecektir, belki yüz yıl sonra…
Tüm
bunlara uygun olarak, ‘Özel okullar’ yeniden
yapılandırılacak, Cumhuriyet değerleri üzerinde yükselmesi gereken milli
eğitmden uzaklaşılarak, çocuklarımızın akıl yönetimi ele geçirilecektir.
Amaç, Türk tarih ve kültürüne
gelecek nesilleri yabancılaştırmak olacaktır.
Bu çerçevede özelleştirmeler sürecektir.
Devletin elinde millete ait hiçbir kaynak
kalmayacak, bu kaynakların satışı ve %51 hisse devri yoluyla yönetimi Üst Aklı
yönetenlerin eline geçecektir.
Ve tüm bunlar da neden yapılacaktır biliyor
musunuz; Anadolu’nun insan ve ekonomik kaynak yönetimini ele geçirmek,
Anadolu’daki Türk varlığı ve kimliğini zaman içerisinde tarihten silmek ve
böylece Haçlı seferlerini sona ulaştırmak için; eski Roma ve Bizans’ı yeniden
dünyaya getirmek için…
Devamında…
Millet gitgide fakirleştirilecek ta ki sesi
soluğu çıkmaz oluncaya kadar…
Bankaların yabancılara satışı ve kredi
kartları eliyle halkı boğazına kadar borçlandırma işleri bu çerçevede
düşünülmelidir.
15 Temmuz darbe teşebbüsüne de bu çerçevede
bakılmalıdır.
Bu ihanetin hedefinde Türk Milleti ve Türk
Ordusu vardır.
Tarihte ilk kez Türk Milleti kendi
ulusal ve en büyük silahlı gücü olan ordusuyla karşı karşıya getirilmiştir.
Türk Milletinin, geçmişten
günümüze yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında güven açısından ilk sırada yer alan
ordusuna güvenemez bir hale düşürülmesi hedeflenmiştir.
Türk Ordusunun
temelini teşkil eden disiplin tarihinin en ağır darbesini ve askerin birbirine
olan güveni kabul edilemeyecek ölçüde sarsılmıştır.
Belki de amaç da budur; işte bu
da baştan beri anlattığımız küresel Üst Akıl’ın küresel projesine karşı
çıkabilecek güce sahip olan bu büyük silahlı gücü etkisizleştirmektir!
Şimdi
tüm bu sayılanlara Kıbrıs’ta Rumlar, Irak’ta Barzani, Kafkas’ta Ermeniler,
Ege’de Yunanlılar ve Ortadoğu’da
İsrail’in tarihten gelen emelleri de eklenmelidir.
Bunların yaratacağı yaşamsal riskler de
şimdiden gözönüne alınmalıdır.
Ve bugüne baktığımızda gördüğüm
büyük kıskaçtır; ABD-AB-İsrail ve de Rısya eliyle tezgahlanmış büyük bir kıskaç!
Eğer ki, baştan sona adım adım izlediğimiz küresel Üst Akıl
gerçekten de ülkemizdeki siyaseti fiilen yönetiyorsa, bu yönetici siyasetin önümüzdeki
süreçte yapabilecekleri işte bunlardır.
Bu
bir kehanet değildir.
Tarihten
ders çıkarıp geleceğe bakabilmek ve geleceği görebilmektir.
Umarız önümüzdeki süreç bizi yanıltır.
Yaşayıp
göreceğiz, tabi tüm bunlara izin verirsek eğer…
Erdal
Sarızeybek