Sayın Devlet Bahçeli
MHP
Genel Başkanı,
12 Eylül 1980 öncesi Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilleri olarak, bu günün MHP Genel Başkanı, milletvekilleri, yöneticileri ve teşkilat mensuplarına sesleniyoruz:
Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin durup dururken “Erdoğan hukuka uymadığına göre, hukuku Erdoğan’a uyduralım” anlamındaki teklifi ile sözde “Başkanlık Sistemi!” yeniden gündeme getirildi.
Tek kişiyi egemen kılan bu sistemin ülkemizi despotizme ve
bölünmeye götüreceğini düşünüyoruz. Böylece rejim de, egemenlik de gizlice el
değiştirmiş ve bir kişiye teslim edilmiş olacaktır.
Türk Milleti ve Devletinin egemenliği, kim olursa olsun bir kişiye teslim edilemez. Üstelik bu kişi, bir ve bütün olan Türk Milletini etnisitelere ve mezheplere ayrıştırıp, devlete ortak yapmaya uğraşan; Habur, Oslo, İmralı ve Dolmabahçe mutabakatlarından tanıdığımız kişi ise…
Ülkemizin; bölücü PKK,
PYD, YPG, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütleri
tarafından, içerden ve dışardan kuşatılmasının baş sorumlusu ise…!
Sözde “Başkanlık
Sistemi” ile rahmetli Genel
Başkanımız Alparslan Türkeş’in 1969’da
ve 1996 bütçe görüşmelerinde bahsettiği “Başkanlık Sistemi”nin
hiçbir ilgisi yoktur. Türkeş 1969’da,
“Milli Devlet, Güçlü İktidar” için bu sistemi önermiştir.
1996 bütçe konuşmasında da; “Başkanlık Sistemi” ya da asli devlet görevleri arasında yer alan emniyet ve eğitim hizmetlerinin mahalli idarelere terki veya “ademi merkeziyet” anlamına gelecek usullerle değil;
mevcut sistemin aksaklıklarının yine sistemin kendi yapısı
içerisinde gidererek, ahenk ve uyumu temin edecek bir anlayışı hâkim kılarak
sağlanmalıdır” demiştir.
Türkeş, “ademi merkeziyeti” [özerklik] reddetmekte
ve “mevcut sistemin [Parlamenter rejim] aksaklıklarını,
yine sistemin kendi yapısı içerisinde gidermekten” bahsetmektedir.
Bugün tartışılan sözde “Başkanlık
Sistemi” ise, Türk Milletini etnik ve
mezheplere ayrıştıran AKP siyasetinin gereği olarak, bu unsurlara göre
devletin yeniden inşasını hedeflemektedir. Böylece, “ademi merkeziyet” ve
“özerkliği” de içeren “çok-etnikli ortaklık devlet” kurulacaktır. Ancak bu
defa PKK olmadan sürdürüleceği anlaşılan bu siyasetin olmazsa olmazı sözde “Başkanlık Sistemi” değil midir?
Yargı ve ordu gibi kurumlar “vesayet”
altına alındığı, anayasa 132 defa değiştirildiği halde, Başbakanın “vesayet Anayasası
değişecek” ısrarının anlamı ne olabilir? “Türk Milleti, egemenliğini seçtiği
temsilcileri aracılığıyla ve halk oylaması yoluyla kullanır” şeklindeki AKP teklifinin yasalaşması değil midir?
Bu durumda, milletvekilleri gibi Başkan da seçilmiş olacağından,
Meclis çoğunluğu ile birlikte egemenliği kullanarak; yasama, yürütme ve yargının yerine Başkan geçmiş ve Türkiye tek bir kişiye teslim edilmiş olacaktır. Meclis
çoğunluğu ile dar bölge gibi seçim sistemi ve iki partili düzene geçilebilir,
bir parti mecliste anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşabilir, böylece “çok ortaklı devlet” kurma emeli gerçekleşebilir.
Değerli dava
arkadaşlarımız, sayın milletvekilleri,
Malum; pazarlıklarla
da özü değişmeyen sözde “Başkanlık
Sistemi”, BOP çerçevesinde Türkiye’yi
“dönüştürme” projesidir. Hedefte “millî
egemenliğimizin” gaspı vardır; bu toptan yıkıma asla izin verilmemeli ve
mutlaka HAYIR denilmelidir.
Sizden, kutsal davamız
adına bunu istemeye hakkımızın olduğunu düşünüyoruz.
Saygılarımızla.
28 Kasım 2016
Ali
Fuat EYÜBOĞLU (Yozgat), Agâh Oktay GÜNER (Konya), Mehmet DOĞAN (Kayseri), Sadi
SOMUNCUOĞLU (Aksaray), Servet BORA (Yozgat), Tahir ŞAŞMAZ (Elazığ).